Dünya kenti Safranbolu!
Amasra'dan sonra eşimle soluğu Safranbolu'da aldık. Yaklaşık 1 saatlik araba yolculuğundan sonra eşimin daha önceden rezarvasyon yaptırdığı Tabağ Ahmet Bey Konağı'na vardık.
Konağın sahibi Cengiz bey ve eşi çok samimi, güleryüzlü ve sıcakkanlı insanlar. Sanki bir otele değil de, kendinizi misafirliğe gelmiş gibi hissediyorsunuz. 230 yıllık 3 katlı bu tarihi konağın bazı ritüelleri var! Tıpkı evinizde olduğu gibi içeriye ayakkabılarınızı çıkarıp giriyorsunuz ve terlikler ile dolaşıyorsunuz. 6 odası var ve oda kahvaltı hizmet veriyor. Cengiz bey her gelen konuğu ile tek tek ilgileniyor ve sabah kahvaltısından sonra kahvenizi ikram etmeyi ihmal etmiyor. Akşam yemeklerinden sonra ise çay ve yemek ikramı var. Konaktan ayrılırken de tıpkı evinizden misafirinizi nasıl uğurluyorsanız kapıya kadar eşiyle birlikte gelerek sizi yolculuyor. Cengiz beyin hatta döndükten sonra da eşimi arayıp 'Yolculuğunuz nasıl geçti' diye sorması, gerçekten büyük şehirlerde unuttuğumuz bazı değerlerin hala ölmediğini bize hatırlattı. Dolayısıyla Safranbolu'ya yolu düşenlere, mutlaka Tabağ Ahmet Bey Konağı'nı tavsiye ederim, değme 5 yıldızlı otelde bu konaktaki keyfi ve ikramı bulamazsınız!
Safranbolu'ya daha önce iş nedeniyle gitmiştim ama turistik olarak gitmek daha keyifli! Daha özgürce tarihi ve turistik yerleri keşfedebiliyorsunuz.
Çok ansiklopedik olacak ama kısaca Safranbolu hakkında bilgi vermem gerekirse; eski Türk evleri ile tanınan bu kentimiz UNESCO tarafından Dünya Miras Listesi'nde yer alıyor. 1200'ü koruma altında olan sayısız kültürel esere sahip.
Anadolu'nun kuzeybatı kesiminde, tarihte Paphlagonia olarak adlandırılan bölgede bulunan Safranbolu'nun bilinen tarihi M.Ö. 3000 yıllarına kadar uzanıyor. Adını ise kendi ağırlığının yüz bin katı kadar sıvıyı sarıya boyayabilen safran bitkisinden alan Safranbolu, tarih boyunca pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmış: Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu.
Safranbolu'da mutlaka görülmesi gereken yerlere gelince işte sizlere bazı ipuçları:
Konağın sahibi Cengiz bey ve eşi çok samimi, güleryüzlü ve sıcakkanlı insanlar. Sanki bir otele değil de, kendinizi misafirliğe gelmiş gibi hissediyorsunuz. 230 yıllık 3 katlı bu tarihi konağın bazı ritüelleri var! Tıpkı evinizde olduğu gibi içeriye ayakkabılarınızı çıkarıp giriyorsunuz ve terlikler ile dolaşıyorsunuz. 6 odası var ve oda kahvaltı hizmet veriyor. Cengiz bey her gelen konuğu ile tek tek ilgileniyor ve sabah kahvaltısından sonra kahvenizi ikram etmeyi ihmal etmiyor. Akşam yemeklerinden sonra ise çay ve yemek ikramı var. Konaktan ayrılırken de tıpkı evinizden misafirinizi nasıl uğurluyorsanız kapıya kadar eşiyle birlikte gelerek sizi yolculuyor. Cengiz beyin hatta döndükten sonra da eşimi arayıp 'Yolculuğunuz nasıl geçti' diye sorması, gerçekten büyük şehirlerde unuttuğumuz bazı değerlerin hala ölmediğini bize hatırlattı. Dolayısıyla Safranbolu'ya yolu düşenlere, mutlaka Tabağ Ahmet Bey Konağı'nı tavsiye ederim, değme 5 yıldızlı otelde bu konaktaki keyfi ve ikramı bulamazsınız!
Safranbolu'ya daha önce iş nedeniyle gitmiştim ama turistik olarak gitmek daha keyifli! Daha özgürce tarihi ve turistik yerleri keşfedebiliyorsunuz.
Çok ansiklopedik olacak ama kısaca Safranbolu hakkında bilgi vermem gerekirse; eski Türk evleri ile tanınan bu kentimiz UNESCO tarafından Dünya Miras Listesi'nde yer alıyor. 1200'ü koruma altında olan sayısız kültürel esere sahip.
Anadolu'nun kuzeybatı kesiminde, tarihte Paphlagonia olarak adlandırılan bölgede bulunan Safranbolu'nun bilinen tarihi M.Ö. 3000 yıllarına kadar uzanıyor. Adını ise kendi ağırlığının yüz bin katı kadar sıvıyı sarıya boyayabilen safran bitkisinden alan Safranbolu, tarih boyunca pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmış: Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu.
Safranbolu'da mutlaka görülmesi gereken yerlere gelince işte sizlere bazı ipuçları:
- Tokatlı Kanyonu: Safranbolu’nun tarihi yüzünün dışında doğal güzelliğini keşfedebileceğiniz bir yer. Kanyonun bir ucu Tokatlı Köyü’nde, diğer ucu ise Eski Çarşı’nın Gümüş Mahallesi’e kadar uzanıyor.
- Kristal Teras: Tokatlı Kanyonu'nun içerisinde yer alan 80 metre yükseklikte yapılmış Kristal Teras, Türkiye’de de bir ilki temsil ediyor. Tabanı çok dayanıklı kırılmaz camdan yapılmış, 75 ton ağırlığı taşıyabilen Kristal Teras, üzerinde gezinenleri heyecanlandırıyor.
- İncekaya Su Kemeri
- Bulak Mencilis Mağarası
- Kent Tarihi Müzesi: Geçmişte hükümet konağı olarak kullanılan bina, 2006’da hizmete Safranbolu Kent Tarihi Müzesi olarak açılmış. Kale olarak adlandırılan tepede yer alan Müzede, Safranbolu’ya dair her türlü tarihi bilgi ve belgeler ile eşyalar sergileniyor. Müzenin zemin katında ise kentin ticari yaşamı ve geleneksel el sanatlarına dair sunumlar yer alıyor.
- Cinci Han: 1645’te Kazasker Hüseyin Efendi tarafından yaptırılan bir kervansaray olan Cinci Han Kervansarayı, daha sonra restore edilmiş. Şu anda 63 odalı olarak içerisinde yer alan hediyelik eşya dükkanlarının yanı sıra otel olarak da hizmet veriyor.
- Yörük Köyü: Karabük-Safranbolu yolu yakınlarındaki Safranbolu Yörük Köyü, küçük bir Safranbolu aslında. Sokaklar boyunca sıralanan, bir çoğu yıkılmaya yüz tutmuş tarihi evler, konaklar ve tarihiyle, kültürüyle görülesi bir yer.
- Hıdırlık Tepesi: Her şehrin, her ilçenin mutlaka bir seyirlik tepesi oluyor. Safranbolu'yu da panoramik olarak seyretmek ve fotoğraf çekmek istiyorsanız mutlaka Hıdırlık Tepesi'ne uğrayın derim.
Yorumlar