GÖKÇEADA GÖRÜLMEYE DEĞER...

Bayramları genelde İstanbul'da geçiririz. Bu bayram değişiklik yapıp ailecek Gökçeada'ya gidelim dedik. Ramazan Bayramı'nın son günü yola çıktık. 4 saatlik otomobil yolculuğundan sonra Çanakkale Kabatepe Limanı'ndaydık. İskelede en az 200 metre uzunluğundaki araç kuyruğu ilk başta gözümüzü korkutsa da yaklaşık 1.5 saat süren feribot yolculuğundan sonra karşılaştığımız manzara bir anda bütün stresimizi unutturuverdi...

Gökçeada'ya gelmeden önce dersime çalışıp adanın özellikleri hakkında bilgi edinmiştim. Önce biraz onlardan bahsedeyim...


Gök­çea­da, yüz­yıl­lar ön­ce­sin­den ge­len  ve 1970 yılına kadar kullanılan is­miy­le İm­roz, Ku­zey Ege’de­ki iki Türk ada­sın­dan bi­ri. Tür­ki­ye’nin en bü­yük ada­sı olarak Boz­caa­da’nın yak­la­şık se­kiz ka­tı bü­yük­lü­ğün­de. Tür­ki­ye’nin en ba­tı ucu olduğu için ‘gü­ne­şin en son bat­tı­ğı yer’ ol­ma ün­va­nı­na sahip.



Gök­çea­da, Ça­nak­ka­le’ye bağ­lı bir il­çe. Yerleşim ilçe merkezi dışında 10 köye dağılmış. Adaya ula­şım, sa­de­ce de­niz yo­luy­la sağ­la­nı­yor. Bunun için bir arabalı feribot ve sadece yayalar için olan deniz otobüsü kullanılıyor. Gökçeada çok engebeli, volkanik kütlelerden oluşuyor. Yüzde 80'i dağlık bir araziye sahip olan adada su kaynakları bol.


 289.5 km2 yüzölçümüne, 95 km kıyı şeridi uzunluğuna sahip olan Gökçeada Türkiye'nin en büyük adası olmasına rağmen sakinliği ile dikkat çekiyor. Şehir gürültüsünden uzakta kafa dinlemek isteyenler için ideal bir tatil mekanı. Feribottan indiğinizde vardığınız Kuzulimanı bir yerleşim yeri değil. İlk yerleşim yeri 7 km. uzaklıktaki ada merkezi. Köyler, zamanında korsan saldırılarından korunmak için yüksek tepelere ve denizden uzak bölgelere kurulmuş. O yüzden adada deniz kıyısında yerleşime rastlamak zor. Sadece Kaleköy'ün aşağısındaki limanda az sayıda ev var.

 Gökçeada, Rum halkının yüzyıllardır yaşam sürdüğü bir ada. 1960'lı yıllarda 6 bin Rum, 290 Türk yaşarken, o tarihten itibaren hızlanan göçlerle bugün sürekli yaşayan Rum nüfusu 300'e kadar azalmış. Bademli, Zeytinli, Tepeköy ve Dereköy koruma altına alınan Rum köyleri. Bu köylerde nüfusun çoğunluğunu Rumlar oluşturuyor.
Rum köyleri özellikle fotoğrafseverleri cezbedecek özelliklere sahip. Ara sokaklarda dolaştıkça ilginç detayları yakalamak mümkün. Taş kaplı yollar, kiliseler ve nostaljik restoran-kafeleri ile Rum köyleri görülmeye değer...


Bu kadar genel bilgiden sonra gelelim izlenimlerimize...

Sabah 11.00 civarı adaya vardığımızda, bütün hevesimizi köy kahvaltısına sakladığımız için artık neredeyse açlıktan ölmek üzereydik! Bu yüzden ilk durağımız Zeytinli'dki Son Vapur oldu.


Son Vapur, Rum köyü Zeytinli'de eski bir taş evin bahçesinde hizmet veren bir restoran kafe. Kahvaltıdan akşam yemeğine kadar üç öğün yemek yiyip içkinizi, kahvenizi yudumlayabileceğiniz keyifli bir mekan.


Ortam çok salaş olsa da, kahvaltı tabakları birer birer masanıza geldiğinde ortaya çıkan manzara benim gibi yılın 12 ayı diyet yapıyorum deyip kendini kandıranları bile yoldan çıkarıyor!

Zeytinli zamanında adanın en kalabalık yerlerinden biriymiş.Şu anda yaz kış sürekli 50-60 civarında kişi yaşıyor. Aslına bakarsanız hala da adanın en canlı köylerinden birisi diyebiliriz. Hem alışveriş yapacak dükkan sayısı diğerlerine göre daha fazla, hem de nostaljik kafeleri ile ön plana çıkıyor.

Köyde 4 kahvehane bulunuyor. En popüleri ise Dibek kahvesiyle ünlenmiş Madam'ın Yeri. Taş kaplı dik bir yokuşu tırmanıp sağa kıvrılınca sizi karşılayan köy meydanına toplanmış kahvehanelerde yorgunluğunuzu atabilirsiniz.
Madam'ın Yeri'nin artık bir Madamı yok. 4 sene önce vefat edince bayrağı oğlu Kosta devralmış. Yazları Yunanistan'dan gelip kahvehaneyi açıyor.Panayot ise dayısının 100 senelik kahvehanesini işletiyor.

Madam'ın Yeri'nden ayrılıp  meydandan aşağıya doğru uzanan dar sokaklardan yürüdüğünüzde sağ tarafınızda karşınıza Barba Hristo Tatlıları çıkıyor.

Barba Hristo'nun sahibi Hristo 94 yaşında olmasına rağmen her sabah üşenmeden gelip tatlıları kendi eliyle pişiriyormuş.


Önce bu duyduklarıma inanmasam da, Hristo'yu mutfakta tencerenin başında muhallebi karıştırırken görünce onun ilerleyen yaşına ve kamburlaşan sırtına inat hala ilk günkü gibi devam eden  iş aşkına hayran kaldım.



 Barba Hristo aynı zamanda hasta Beşiktaşlı. 1930'lu yıllarda Beşiktaş'ta top koşturmuş. Bugün ise adanın en lezzetli tatlılarını pişiriyor. Sakızlı muhallebiyi yanında dondurmayla mutlaka tatmalısınız.

Adanın batı kısmında yer alan tek Rum Köyü Dereköy eskiden 1950 hane ile adanın hatta Türkiye'nin en büyük ve kalabalık köyüymüş.İçerisinde 22 kahve, 2 sinema, çok sayıda berber, bakkal, terzi gibi dükkanlar ve 3 zeytinyağı imalathanesi bulunurmuş. Şimdi ise terkedilmiş evleriyle insanı hüzünlendiriyor.

Merkeze 14 km. uzaklıktaki köy, anayolun iki tarafındaki tepelere kurulmuş. Köyde konaklayabileceğiniz az sayıda pansiyon ve otel var. Dereköy'ün girişindeki Ayışığı Çamlık Pansiyon'u Karadenizli bir aile işletiyor.



30 yıl önce Trabzon Sürmene'den kalkıp gelip adaya yerleşen aile bugün kızlarıyla birlikte pansiyonu işletiyor. Pansiyonun içinde bulunan kır restoranı ise lezzetli et yemekleriyle misafirlerini ağırlıyor.



Büyük bir bahçenin içindeki restoranda isterseniz manzaraya karşı hamağa kurulup, serin serin ada havası eşliğinde dinlenebilirsiniz. İsterseniz lezzetli yemeklerinden tadabilirsiniz. Burada adaya özel oğlak, kuzu yemekleri yapılıyor. Özellikle oğlak tandırı tavsiye ederim.

Yemeğinizi yiyip çayınızı içtikten sonra adaya özgü bir alışveriş de yapayım diyorsanız, burada Fatma hanımın doğal ürünlerinden alabilirsiniz. Adanın ünlü karadutundan reçel, pekmez, şurup, domates, incir reçeli bunlardan bazıları...



Adaya gelme amacınız rüzgarsız, dalgasız ve alabildiğine kumsal bir denizde yüzüp güneşlenmekse adanın en batı ucundaki Uğurlu Köyü'ne mutlaka uğramalısınız.  Merkezden 25 km. uzaklıktaki bu köyde yürüme mesafesinde denize girilebilecek doğal plajlar var. Gizli Liman bunlarda biri.


Pırıl pırıl denizi ve kumsalıyla Mavisu Resort da Uğurlu Köyü'nde kalınabilecek otellerden birisi. Otel çok dört dörtlük olmasa da plajı mükemmel.Ayrıca tesisin bir diğer özelliği ise denize sıfır tek konaklama yeri. Diğer oteller genellikle denize uzak. Özel aracınızla geldiyseniz sorun değil. Köylerdeki eski Rum evlerinin nostaljik ortamında konaklayıp istediğiniz sahilden denize girebilirsiniz.

GÖKÇEADA'DA NE YENİR?

Biraz da adadaki yeme içme kültüründen sözedelim. Ço­ğu ai­le iş­let­me­si olan Gök­çea­da res­to­ran­la­rı­nın en önem­li özel­li­ği, mut­fak­la­rın­da ço­ğun­luk­la ken­di üret­tik­le­ri zey­tin­ya­ğı, kır­mı­zı et, süt ürün­le­ri, meyve-seb­ze­le­ri kul­lanıyorlar.

Fı­rın­da kuzu kapama, oğlak tandır, kılıç şiş, saç kavurma, cicirya (yöresel bir çeşit peynirli pizza), ev mantısı, avcı böreği, damla sakızlı muhallebi, karadut dondurması, vişniada (vişne suyu ve karaduttan yapılıyor), dibek kahvesi ve Efibadem kurabiye mutlaka tatmanız gereken lezzetler...

Yorumlar

Popüler Yayınlar