SAMİM FİRAR ETTİ
Geçen hafta Samim evden kaçtı, dünya başıma yıkıldı sandım... Herşey bir anda oldu. Akşam evde ailecek film seyrederken salonun penceresinden gelen gümbürtü ile yerimizden hopladık. Meğerse bizimki o anda terki diyar eylemiş...
Hemen dışarı çıkarak köşe bucak Samim'i aramaya başladık. Saklanabileceği bütün kuytu köşelere baktık ama nafile hiçbir yerde yok. O gece üzüntüden uyuyamadım. Bütün gece kabuslarla uykum bölündü, durdu. x
"Acaba aşağı atlarken bir yerini kırdı mı?' 'Bir daha onu görebilecek miyim?" En kötüsü ise beni asıl dehşete düşüren 'Ya öldüyse ne yaparım' olasılığı... İşte o an anladım ki, onun benim çocuklarımdan hiçbir farkı yokmuş. Yaramazlıklarına ne kadar kızsam da, onun yokluğu beni acayip hüzünlendirdi.
Kabuslarla geçen gecenin ardından sabah uyandığımda, zonklayan başıma rağmen hemen giyinip dışarı fırladım. Belki bir ümit onu görürüm diye düşünüyordum. Nitekim yanılmamışım. Bahçe katındaki pencerenin kenarına oturmuş, hüzünlü gözlerle çevreyi seyrediyordu. Tam 'Onu buldum, yaşasın! Samim hadi gel' diyecek oldum, beni görmesiyle kaçması bir oldu.
Sanki o an bir kez daha dünyam başıma yıkıldı. Samoşum beni tanımamıştı, ürkmüş kaçmıştı. Sanırım aşağı düşmenin şokuyla geçici hafıza kaybına uğramıştı! Neredeyse 1 saat saklandığı yerden çıkmasını bekledim. Küçük bir tabağa mama ve su koyup ısrarla beklemeye devam ettim. İnat etmişti bir kere eve gelmeye hiç niyeti yoktu! Neyse en azından yaşıyordu ve herhangi bir yerine birşey olmamıştı.
Daha önce büyük kedimiz Pamuk da evden kaçmış ve eşim onu içeriye almayı başarmıştı. Biraz da ona güvenerek şansımı daha fazla zorlamadan eve geri döndüm. Tabii bu ara epey bir zaman geçti.
Akşama doğru bahçeden gelen kedi boğuşma sesleriyle bir anda panik halinde balkona koşmam bir oldu. Sokakta arkadaşlarından dayak yiyen çocuğunun imdadına yetişen anne moduyla hemen soluğu bahçede aldım. Siyah beyaz bir kedi çalılıkların arasına saklanmış Samim'e acayip kafa tutuyordu! Ama beni görünce kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırıp kaçtı.
Bizimki ise korkudan yerinden kıpırdayacak halde değildi. Bir daha şansımı denemek istedim. Nihayet usulca onu daha fazla ürkütmeden yanına yaklaşarak saklandığı yerden almayı başardım. Hiçbir tepki göstermedi. Sanki birlikte gezmeye çıkmışız gibi hiç huysuzluk yapmadan kucağımda eve geri döndü.
Birlikte eve adımımızı attığımız an dünyanın en mutlu insanlarından biriydim. Beni başka birşey bu kadar sevindiremezdi. Ama Pamuk, Samim'in gelişinden o kadar memnun olmamıştı. Neredeyse iki yıldır birlikte yaşadığı kediyi tanımamazlıktan gelerek hırladı... Belki de 'Nereden tekrar geldin, ne güzel evde hakimiyeti elime geçirmiştim' diyerek kıskanmıştı. Neyse hırlaşma faslı 2 gün sürdü, daha sonra yeniden birbirlerine alıştılar.
Hemen dışarı çıkarak köşe bucak Samim'i aramaya başladık. Saklanabileceği bütün kuytu köşelere baktık ama nafile hiçbir yerde yok. O gece üzüntüden uyuyamadım. Bütün gece kabuslarla uykum bölündü, durdu. x
"Acaba aşağı atlarken bir yerini kırdı mı?' 'Bir daha onu görebilecek miyim?" En kötüsü ise beni asıl dehşete düşüren 'Ya öldüyse ne yaparım' olasılığı... İşte o an anladım ki, onun benim çocuklarımdan hiçbir farkı yokmuş. Yaramazlıklarına ne kadar kızsam da, onun yokluğu beni acayip hüzünlendirdi.
Kabuslarla geçen gecenin ardından sabah uyandığımda, zonklayan başıma rağmen hemen giyinip dışarı fırladım. Belki bir ümit onu görürüm diye düşünüyordum. Nitekim yanılmamışım. Bahçe katındaki pencerenin kenarına oturmuş, hüzünlü gözlerle çevreyi seyrediyordu. Tam 'Onu buldum, yaşasın! Samim hadi gel' diyecek oldum, beni görmesiyle kaçması bir oldu.
Sanki o an bir kez daha dünyam başıma yıkıldı. Samoşum beni tanımamıştı, ürkmüş kaçmıştı. Sanırım aşağı düşmenin şokuyla geçici hafıza kaybına uğramıştı! Neredeyse 1 saat saklandığı yerden çıkmasını bekledim. Küçük bir tabağa mama ve su koyup ısrarla beklemeye devam ettim. İnat etmişti bir kere eve gelmeye hiç niyeti yoktu! Neyse en azından yaşıyordu ve herhangi bir yerine birşey olmamıştı.
Daha önce büyük kedimiz Pamuk da evden kaçmış ve eşim onu içeriye almayı başarmıştı. Biraz da ona güvenerek şansımı daha fazla zorlamadan eve geri döndüm. Tabii bu ara epey bir zaman geçti.
Akşama doğru bahçeden gelen kedi boğuşma sesleriyle bir anda panik halinde balkona koşmam bir oldu. Sokakta arkadaşlarından dayak yiyen çocuğunun imdadına yetişen anne moduyla hemen soluğu bahçede aldım. Siyah beyaz bir kedi çalılıkların arasına saklanmış Samim'e acayip kafa tutuyordu! Ama beni görünce kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırıp kaçtı.
Bizimki ise korkudan yerinden kıpırdayacak halde değildi. Bir daha şansımı denemek istedim. Nihayet usulca onu daha fazla ürkütmeden yanına yaklaşarak saklandığı yerden almayı başardım. Hiçbir tepki göstermedi. Sanki birlikte gezmeye çıkmışız gibi hiç huysuzluk yapmadan kucağımda eve geri döndü.
Birlikte eve adımımızı attığımız an dünyanın en mutlu insanlarından biriydim. Beni başka birşey bu kadar sevindiremezdi. Ama Pamuk, Samim'in gelişinden o kadar memnun olmamıştı. Neredeyse iki yıldır birlikte yaşadığı kediyi tanımamazlıktan gelerek hırladı... Belki de 'Nereden tekrar geldin, ne güzel evde hakimiyeti elime geçirmiştim' diyerek kıskanmıştı. Neyse hırlaşma faslı 2 gün sürdü, daha sonra yeniden birbirlerine alıştılar.
Yorumlar