LİDERLİK KALPLERİMİZE NEFRET EKTİ, SEVGİ DEĞİL...
Ortadoğu'daki gerginlik yıllardır sürüyor ve sanırım kısa vadedede çözülecek gibi görünmüyor.
En son okuduğum ABD'li yazar Sandy Tolan'ın Limon Ağacı adlı kitabı da, bölgede kaynayan cadı kazanını çok farklı bir gözle anlatıyor. Bir Arap ve bir Yahudi ailesinin ilişkilerinden yola çıkarak İsrail-Filistin çatışmasının öyküsünü, iki halkın acı ve tutkusunu gözler önüne seriyor. Bahçesinde limon ağacı olan evini 1948 yılında Yahudi Dalia ve ailesine bırakmak zorunda kalan Beşir ve ailesini yıllar sonra buluşturan da yine bu limon ağacı oluyor. Beşir, iki kuzeniyle beraber çocukluğunun geçtiği evi ziyaret ettiğinde Daila onları sıcak bir şekilde karşılıyor. Beşir, babasının dikmiş olduğu limon ağacına bakarken çocukluk günleri, kendi evinden, topraklarından sürgün edilişleri gözünde canlanıyor. Bu ziyaret iki genç insan arasında güzel bir dostluğun başlangıcı olurken, Limon ağacı bölgede barış ve huzurun mümkün olduğunu simgeliyor.
Kitapta, beni en fazla etkileyen bölüm ise Beşir'in, Dalia'ya yazdığı mektup:
"Arpa eken, Dalia, hiçbir zaman buğday biçemez. Ve nefret eken de hiçbir zaman sevgi biçemez. Liderlik kalplerimize nefret ekti, sevgi değil........ Biz orduların gücüyle zorla sürüldük. Yaya olarak sürüldük. Ve gökyüzü örtümüzdü. Ve hükümetlerin ve uluslararası örgütlerin aralarında sadaka olarak verdikleri kırıntılarla beslendik. Sürüldük ama ruhumuzu, umutlarımızı ve çocukluğumuzu Filistin'de bıraktık. Neşemizi ve kederimizi bıraktık. Her limon meyvesinde ve zeytin ağacında bıraktık......... Neden geri dönüş hakkımız verilmiyor? Neden geleceğimize karar vermemiz ve kendi devletimizi kurmamız engelleniyor? ...."
En son okuduğum ABD'li yazar Sandy Tolan'ın Limon Ağacı adlı kitabı da, bölgede kaynayan cadı kazanını çok farklı bir gözle anlatıyor. Bir Arap ve bir Yahudi ailesinin ilişkilerinden yola çıkarak İsrail-Filistin çatışmasının öyküsünü, iki halkın acı ve tutkusunu gözler önüne seriyor. Bahçesinde limon ağacı olan evini 1948 yılında Yahudi Dalia ve ailesine bırakmak zorunda kalan Beşir ve ailesini yıllar sonra buluşturan da yine bu limon ağacı oluyor. Beşir, iki kuzeniyle beraber çocukluğunun geçtiği evi ziyaret ettiğinde Daila onları sıcak bir şekilde karşılıyor. Beşir, babasının dikmiş olduğu limon ağacına bakarken çocukluk günleri, kendi evinden, topraklarından sürgün edilişleri gözünde canlanıyor. Bu ziyaret iki genç insan arasında güzel bir dostluğun başlangıcı olurken, Limon ağacı bölgede barış ve huzurun mümkün olduğunu simgeliyor.
Kitapta, beni en fazla etkileyen bölüm ise Beşir'in, Dalia'ya yazdığı mektup:
"Arpa eken, Dalia, hiçbir zaman buğday biçemez. Ve nefret eken de hiçbir zaman sevgi biçemez. Liderlik kalplerimize nefret ekti, sevgi değil........ Biz orduların gücüyle zorla sürüldük. Yaya olarak sürüldük. Ve gökyüzü örtümüzdü. Ve hükümetlerin ve uluslararası örgütlerin aralarında sadaka olarak verdikleri kırıntılarla beslendik. Sürüldük ama ruhumuzu, umutlarımızı ve çocukluğumuzu Filistin'de bıraktık. Neşemizi ve kederimizi bıraktık. Her limon meyvesinde ve zeytin ağacında bıraktık......... Neden geri dönüş hakkımız verilmiyor? Neden geleceğimize karar vermemiz ve kendi devletimizi kurmamız engelleniyor? ...."
Yorumlar